Mehmet, amcası Mustafa ile birlikte gece mekke beklemeye gideceklerdi. İkisinin aralarında yaşça pek fark yoktu. Amca yeğen gibi değil de iki arkadaş gibiydiler sanki yedikleri içtikleri ayrı giderdi.

     Amca yeğen akşam yoşu çökünce eşeğin palanını sırtına koydular. Tarlada, üzerine oturacakları kilim parçası ile birer yastıktan oluşan yataklarını da kilime sararak yük yaptılar. Akşam yiyecekleri birkaç parça nevaleyi de heybenin bir gözüne koydular. Daha sonra el feneri, kibrit birkaç parça çıra ile birlikte bir testiye su doldurup heybenin diğer gözüne koydular ve mekke bekleyecekleri gızıltallaya doğru yol aldılar.

     Hacırbem göblüsünden atladılar çay boyu Söğütlüdermen’e doğru yola devam ediyorlardı ki akşam karanlığında birisi çığlık atarak eşeğin önüne atlayıverdi. Eşek sesden ve aniden önüne çıkan yaratıktan korkmuş olacak ki üstündeki Mehmet’i yere düşürdü. Üzerinde ne var ne yoksa yerlere saçıldı. Karanlıktaki adam deyim yerinde ise Mehmet’le amcası Mustafa’ya eşek şakası yapmıştı.

     Ondan ayrıldıktan sonra çay boyu yola devam edildi. Mekke bekleyecekleri tarlaya geldiler. Akşam yatacakları armut ağacının dibine yükü yıktılar. Çünkü Mehmet’in dedesi o tarlaya mekke beklemek için hanay yapmamıştı.

     Karanlık iyiden iyiye çökmüştü amca Mustafa oradaki gıyıklardan bir iki parça aldı geldi üç beş taştan çevirdikleri ocağa koyarak yaktı. Ateş gorlanınca tarladan seçtikleri süt mekkeleri güzelce gorlanan ateşe attılar. Sonra mı sonrası malum. Ateşte üttükleri mekkeleri afiyetle yediler. Bu arada da ara sıra tenike çalıp bağırarak güya domuzların mekke tarlasına gelmesini önleyecekler mekkeyi domuzlardan koruyacaklar akılları sıra!

     Saatte bayağı ilerlemişti. Tabiî ki yalnız değillerdi uzaktaki yakındaki tarla komşuları da mekke beklemeye gelmişlerdi. Karakaçanı Kocadağdan taraftaki tarlanın anındaki bir erik çöğürüne bağlamışlar önüne de ot atmışlardı karakaçanda bu vaveyla arasında karnını doyurmuş uzaktan ve yakından gelen seslere kulak kabartıyordu.

     Bizim iki kafadar biraz daha bağırıp tenike çalmışlar eee o kadar mekkeyi de yiyip üstüne de bir testi suyu boca ettikten sonra hal hâldan geçince ağacın altında uyuya kalmışlardı. Güya mekke beklemeye gelmişlerdi. Domuzlar mozaklarıyla birlikte gelip tarlanın altını üstüne getirseler biraz daha ileri giderek üzerlerinden silindir gibi geçseler bile haberleri olmayacaktı.

     Nihayet sabah olmuştu. Amca yeğen kalkıp üstteki anayol taraftaki arıkta yüzlerini gözlerini yıkadıktan sonra eşeğin durumu gözlerine takılmıştı. Karakaçanda anormal bi durum vardı. Eşek kulakları sarkmış hiç kıpırdanmadan öylece ayak ta duruyordu. Kafadarlar eşeğin yanına yaklaştılar bir de ne görsünler! Eşeğin karnında bir yara. Acaba yılan falan mı soktu diye içlerinden geçirdiler. Eşeğin öbür tarafında ta aynı yara. Hayret! Acaba ne olmuş bu eşeğe derken aniden bir domuz kurşunu buldular yerde. Eşeğin karnının bir tarafından girmiş diğer tarafından çıkmış. Zavallı eşekte o yara ile sabaha kadar yıkılmamış ayakta kalmış!

     Daha sonra iki kafadar amca yeğen araştırmışlar eşeği vuranı. O akşam yan tarlada mekke bekleyen birine sorunca durum ortaya çıkmış. Acemi avcı karanlıkta tam seçemediği eşeği domuz diye avlayıvermiş. Eşeğe ne mi oldu. Az kalsın eşekler cennetine gidecek olan eşek amca yeğen ikilisinin bir haftalık pise tedavisi ile tekrar eski sağlığına döndü.Elhasıl acemi deştivanların eşeği, acemi avcıya tesliminden sonra yıkılmadım ayaktayım dercesine hayata devam etti çilekeş vefakar ve cefakar eşşek ….


07.07.2007
ISPARTA


*Öykü 1972 yılında Isparta ili Yenişarbademli ilçesinde yaşanmıştır.

------------------------------------------------
deştivan: kır bekçisi
mekke: mısır
yoş: akşam alacakaranlığı
göblü: köprü
gıyık: ağaçtan bahçe taraçası aparatı
gor: ateş koru, közü
tenike: teneke
mozak: domuz yavrusu
pise: çıra zifti, çıradan elde edilen bi nevi zift veya yağ.